Salı, Ocak 27, 2009

En Saçma Şey Hayattır

Bir an düşündüm de hayattaki en saçma şeyin hayat olduğuna karar verdim. Her şey bir toz ve gaz bulutuyla başladı ki bu bulut inorganikti. Sonra gazlarla tozlar samimiyeti ilerletti, kaynaştı, sıkıştı, katılaştı ve nereden estiyse bir gezegen olmaya karar verdiler ki kendisi koca bir taş yığını olduğundan o da inorganikti. Büyük ihtimalle zaman geçtikçe canları sıkıldı. Çünkü artık birbirlerine anlatacak bi'şeyleri kalmamıştı, bütün zincirleme reaksiyonlar çok sıkıcıydı ve her şey feci şekilde rutine binmişti. Sıkış, yörüngeye otur, güneşin etrafında dön, ay senin etrafında dönsün, arada bir sallan deprem yap, oradan deniz çıksın, buradan dağ fışkırsın... Hep aynı şey. Bu yüzden, sadece yeni bi'şey denemiş olmak için, ilksel çorba diye bişey yaptılar ki bu da inorganikti. Ve karıştırmaya başladılar. Bir süre böyle eğlendiler. Karıştırdılar, karıştırdılar, o kadar karıştırdılar ki çorba sapıtıp aminoasit diye bi'şey üretti, oradan da nasıl olduysa organik bi'şeyler oluştu.
Bakteriydi, böcekti derken, gezegen bir de baktı ki üzerinde birileri koşturup duruyor. Mağara duvarına bizon resmi, topraktan kase, avcılık, toplayıcılık falan derken medeniyet diye bi'şey yapmışlar onunla oynuyorlar. Önce bir dellendi gezegen, debelenebildiği kadar debelendi bu yaratıkları üstünden atmak için. Kıtalar, okyanuslar birbirine girdi. Olmadı buzul diye bi'şey icat etti ortalığı dondurdu, kesmedi. Bünyeyi aşırı ısıttı kuraklık oldu, işe yaramadı. Ama vazgeçmedi. Bu koşturan şeyler her ne kadar kalabalık olsa ve gezegen tek olsa da mücadeleye devam etti, hala da ediyor. Mücadelenin dışında bir de bu hayata hayret ediyor.
Hayat ne tuhaf aminoasitler falan...

Hiç yorum yok: