Çarşamba, Haziran 26, 2013

Sanıyorum tek eksiğimiz linç davetiydi.

Hepimizin malumu, Ethem Sarısülük polis tarafından, başından vurularak öldürüldü. Ethem’i öldüren polis memuru hakkında soruşturma açıldı. Soruşturma sonucunda bunun nefsi müdafaa olduğuna ve polis memuru Ahmet Şahbaz’ın tutuksuz yargılanmasına karar verildi. Karar hiç de adil değildi ve hepimizi kahretti fakat aslında farklı bir sonuç da beklemiyorduk. Sadece umutluyduk. Çünkü bir polis memurunun, ya da polis olmasını geç, silahlı bir insanın, silahsız bir insanı kafasından vurması, neresinden bakarsan bak cinayettir. Bunu görürler sandık, görmezden geldiler. Bunun sebebi hakkında da, Ahmet Şahbaz’ın amirlerine karşı kozları olduğu ve bunları açık etmekle ilgili tehditler savurduğu gibi söylentiler dolaşıyor, rivayetler muhtelif. Bu hikayenin bir kısmı. Şimdi hikayede yeni bir bölüm var ve ben bu yeni bölümden de son derece rahatsızım. Hepimiz çok üzgün ve öfkeliyiz. Ahmet Şahbaz’ın adil bir şekilde yargılanıp cezalandırılmasını istiyoruz. Gencecik bir adamı hayattan söküp kopardı ve bunun cezasını çekmeli. Ama böyle olmayacağını biliyoruz. En fazla, bilmem nereye sürmek gibi göstermelik bir ceza verecekler ve konunun üstü kapatılacak; biz de yılmadan hak aramaya, hesap sormaya devam edeceğiz. Bu tepkimiz çok normal ve çok insani. Ancak 1-2 gündür işin rengi değişti. Ahmet Şahbaz’ın kimlik numarası, açık adresi, telefon numarası gibi şahsi bilgileri ortaya çıkarılıp yayıldı ve hala yayılmaya devam ediyor. İşte benim rahatsızlığım da tam bu noktada ortaya çıkıyor. Adalet istememiz çok normal ama bir insanın kişisel bilgilerini ortaya dökmek, üstü kapalı da olsa, bir linç çağrısı değil midir? En iyi tabirle “fazla heyecanlı” birilerinin çıkıp da bu davete icabet etmesi halinde neler olacağını düşünebiliyor musunuz? Başından beri şiddete karşı olduk, karşı durduk, zulüm seviyesindeki müdahalelerde bile şiddete şiddetle karşılık vermedik. Sineye çektiğimiz zulmün, küfrün, hakaretin, yalanın, iftiranin haddi hesabı yokken, hepimiz son derece doluyken, üstelik sadece devlet tarafından değil, eli sopalılar dediğimiz sivillerden de polis himayesinde türlü eziyet görürken, bütün gücümüzü birlik, dayanışma ve sevgiden alırken, şiddetin şiddet doğurmasına izin vermemiz mümkün mü? İşte tüm bu sebeplerle, bu bilgileri ortaya dökenin de, yayılmasını sağlayıp destekleyenin de, o eli sopalılardan farkı yok şu an benim gözümde. Kimse kusura bakmasın. Bu hissiyatımda yalnız olmadığımı da biliyorum. Benim gibi hisseden, düşünen pek çok insan var. Bu yüzden hepimiz adına rica ediyorum, lütfen kendinize gelin, kimsenin kişisel bilgilerini yaymayın, yayılmasına engel olun. Ahmet Şahbaz’a öfkeliyiz ama bu bilgilerin yayılmasının ailesini ve yakınlarını da tehlikeye atacağını unutmayın. Tek bir adamın işlediği suçun cezasını bütün bir ailenin çekmesine sebep olmayın. N’olur o ailede de içi yanan bir anne, baba ve her şeyden habersiz çocuklar olduğunu unutmayın. Bizim hatrımızın bi kıymeti yok belki ama direnişin hatrına, karşısında durduğumuz insanlar gibi olmayın. Birbirimizi zor bulduk, kolay kaybetmeyelim. Zaten yeterince insan kaybettik. Sevgi, barış ve kardeşlikle…