Cumartesi, Ağustos 25, 2012

Kadın değil yea, travesti.

Gece yarı uyur halde eve dönerken, bir bağrışma sesiyle irkildik. Kafamızı çevirmemizle, hareket halindeki bir arabadan yolun ortasına düşen kadını görmemiz bir oldu. Kadın yolun ortasında yerde yatıyor ve ağlıyordu. Arabadaki orospu çocuğu ne yaptıysa, kadın kendini can havliyle dışarı attı. Üstelik her şey o kadar hızlı oldu ki, durumu idrak edip kadına yardım edelim diyene kadar köşeyi dönüp uzaklaşmış bulunduk. Eşime "Keşke inip yardım etseydik, en azından kaldırsaydık, aklım kaldı kadında." dedim; taksici "Kadın değil yea, travesti." dedi. Kanımız beynimize sıçradı. "O ne demek orospu çocuğu, asıl sen insan değilsin." diyecektim ki, eşim sakin olayım diye elimi sıktı, indik. Şişli'de oturuyoruz ve her gün bu kadınların yaşadıklarını görüyoruz. Yolun kenarında, iğrenç iğrenç herifler, en aşağılık halleriyle bu kadınlara yanaşırken nasıl gülümsediklerini de. 2'li, 3'lü gruplar halinde arabalara doluşup (çünkü bu çok delikanlı abiler asla tek gezmezler), suratlarında dünyanın en yavşak sırıtışı, ağızlarında kuduz gibi salya, kendileri bir bokmuş gibi, "ibneler" diye aşağılayarak yanaştıkları kadınları küçümseyip ezerek erkekliklerini ispat ediyorlar. Bir erkekle yatsalar onlar da ibne olurlardı ama travestilerle yatınca erkeğin hası oluyorlar. Hele bir de kötü muamele ederlerse, erkeklikte zirve. Malum, travestiler kadın değil, insan bile değil. Sonuçta onlar ayrı bir tür, onlar bizim gibi değil. Yani onlara istediğimzi yapabilir, onlar üzerinden her türlü güç gösterisine girişebiliriz. Söveriz, döveriz, sikeriz... Sonra, sanki bir gece önce onlarla yatan biz değilmişiz gibi ahkam keseriz. "İbneler" deriz, "bu travestiler de amma saldırgan zaten çok da iğrençler" deriz ama gece yine koyunlarına gireriz. O ayrı. Bir arkadaşım anlattı. Çocukmuş daha. Bir gün yan evden iç parçalayan bir çığlık gelmiş. Ve ardından ağıtlar. Bir annenin feryatları. Oğlun öldü demişler kadına, dün vardı, bugün yok. Meğer travestiymiş oğlu, ameliyat olacakmış. Bir kardeşi biliyormuş durumu, bir de mahalleden birileri. Kadın yaşlı, yüreği kaldırmaz diye "evladın öldü" demişler. Travesti olmasındansa ölmesi daha iyi çünkü, öyle düşünmüşler. Kalbi dayanmaz diye bağrına taş basıp, anacığından, ailesinden kopmak zorunda kalan diriölüye mi üzülürsün, diri evladını öldü bildiği için, bir insanın yaşayabileceği en büyük acıyı yaşayan anneye mi? Şahit olmadığım halde, aklıma geldikçe benim içim yanıyor, onlar ne yapsın? Böyle hikayeler var ve biz hala travestiler şöyle, travestiler böyle diyoruz. Durumu açıklayamadıkları için ailelerinden kopuyor, herkes gibi bir iş bulup sıradan bir hayat yaşayamıyor, belli bir iş kolunda mesai yapmak zorunda kalıyorlar. Sürekli itilip kakılıyorlar, maruz kaldıkları fiziksel ve duygusal şiddetin haddi hesabı yok. Onların yerinde kim olsa hırçınlaşır, çok normal. Ama çoğumuzun bilmediği bir şey var, bütün bu kötü muameleye rağmen, geceleri sokaktaki kadınları koruyor travestiler. Daha yeni yaşadık. Hepimizin malumu, travestiler ofis olarak genelde otobüs duraklarını kullanıyorlar. Bir akşam, bir kız arkadaşım bizden evine gitmek üzere otobüse binmek için çıktı. Arkadaşımın yaklaştığını gören travesti, arkadaşım rahatsız olmasın diye duraktan uzaklaşmış. Bizim kız otobüsü beklerken, yanına tekinsiz adamlar yanaşmış. Travesti hemen dikkati kendi üzerine çekmek için hamle yapmış ki adamlar bizim kızı rahat bıraksın. Sonra, "abla rahatsız ediyorlarsa yardımcı olalım" bahanesiyle başka tekinsizler yanaşmış arkadaşıma. Travesti hiç tereddüt etmeden adamların arasına dalıp, hepsinin ağzının payını verip, adamları bertaraf ettiği gibi, yine abuk subuk adamlar yanaşmasın diye arkadaşımdan uzaklaşmış ve arkadaşım otobüse binene kadar uzaktan uzağa arkadaşımı kollamış. İki kadın hiç konuşmamış. "İyi misin?" bakışı, "İyiyim, teşekkür ederim" gülümsemesi, "rica ederim, her zaman" tebessümüyle vedalaşmışlar. Sonra arkadaşım bunu Harbiye'de oturan başka bir arkadaşımıza anlatmış. Onun da söylediği şeyler aynı. Gece sokakta yalnız ya da grup halinde kadınlar olduğunda, kimse onlara musallat olmasın diye uzaktan uzağa koruyup kolluyor, gerekirse evinin kapısına kadar bırakıyorlar. Ve bunu hiç ilişmeden, konuşmadan, içtenlikle yapıyorlar. Sağolsunlar. Bütün bunları anlattım, çünkü durumu görüyor ve üzülüyorum. "Kadın değil yea, travesti"lerin hayatı yeterince zor, kimse de kolaylaştırmak için bi'şey yapmıyor. En azından bu kadınların insan olduğunun farkına varılsın ve zulüm görmesinler istiyorum. Travesti oldukları için değil, insan oldukları için. Hepimiz insan olduğumuz için.