Pazar, Mayıs 01, 2011

Evrime Mektup

Evrim denen yavşağa 10.000 Harun Yahya gücünde sinir oluyorum. Önce bizi denizden çıkarttı. (Ki sinir olmamın en büyük sebebi budur. Bıraksana plankton kalayım, kafam rahat olsun.) Sonra, "suyun içinde kala kala pörsüdünüz, biraz da ağaca çıkın" dedi ama ağaçlarda oynamamıza da izin vermedi. İlla yere inilecek, toprağa basılacak. Bok var.
Zaten dinozoru kuşa çeviren hasta ruhtan ne beklenir? Ben hayırlı bi'şey beklemem şahsen. Ruh hastasındaki hayal gücüne bak. Dinozor nere, kuş nere lan gerizekalı?
Velhasılıkelam; bu denyoya bu kadar çok sinirleniyorum, mektup yazayım da sinirim içimde kalmasın dedim, yazıyorum.

Sevgili evrim;
Madem bi' bok yedin, bizi denizden çıkarttın, bari bi' güzellik yapsaydın. Yıllardır kurcalayıp duruyorsun, oyun hamuruna döndük. Artık oyun oynamayı bırakıp işimize yarayacak şeyler yapmanın zamanıdır.
Omuzlarımızdan, boynumuza masaj yapacak eller çıkart mesela. Dağdan bayırdan şehirlere gelince apartman dairelerine, ofislere tıkıldık. Sandalyede oturmaktan omurlarımız düzleşti, fıtık olduk, ağrılarımız var. Sinir, stres, milyon çeşit "çağın hastalığı"... Geriliyoruz. (Öğretmenim üzülüyoruz.) Omuzlardan eller çıkartsan, masaj yaparlar, gevşeriz. Ama bu ellerin normal ellerimiz gibi olmaması lazım. Kendi ellerimiz gibi hissetmeyelim ki masaj yaparken yorulmayalım.
Kafalara reset yapabilmemiz için bir yol bul mesela, kafalarımız hep çok dolu. İhtiyacımız olan şeyleri saklayıp, ihtiyacımız olmayan, bizi sıkan, üzen şeyleri falan silebilelim. Hayat zaten zor, bir de kafamızda tonla yük taşıyoruz tanker gibi. (Panama bandırasız.) Ayrıca çift çekirdekli olsa kafalar, ayrı işletim sistemleri kurabilsek. (Kur 2 Duo) Biri yorulunca kapar öbürünü açarız. En azından uyuduğumuz belli olmaz.
Uyku demişken, uyku isteğe bağlı olsa. Çoğumuzun uyku sorunu var çünkü. Genelde gece uyuyamıyoruz, uyusak da kabus, karabasan, uyanıyoruz. Sonra gündüz içimiz bayılıyor. İş var, güç var. Yap bunu opsiyonel, canımız istediğinde, vaktimiz olduğunda uyuyalım canım kardeşim. Niye bizi zorluyorsun? Devir özgürlük devri. (O da gitti gidiyor gerçi, yakındır göte gelmemiz.)
Demem o ki; bu zamana kadar hep kafana göre davrandın, canın ne istediyse onu yaptın. Artık biraz da bizim dediğimizi yap, ihtiyaçlarımıza göre hareket et. Kullanılmayan organı köreltmekte bi'şey yok, yapıcı ol biraz. Sen sağ ben selamet yaşayıp gidelim. Yok, "banne yea ben takılırım kafama göre, nasılsa ipim kuşağıma denk" dersen; genetik bilimi gelişiyor, yarın, öbür gün ağzına sıçar. O zaman da biz karışmayız güzel arkadaşım, dayağını yer oturursun. Akıllı ol!

Hiç yorum yok: