Cuma, Şubat 18, 2011

Sen hiç tecavüze uğramış bir kadın gördün mü?

Sen hiç tecavüze uğramış bir kadın gördün mü? Ben gördüm. Hem de çok. Hiç tahmin etmediğim kadınlardan korku hikayeleri dinledim; ağzım bir karış açık, gözlerim dolu dolu. Kolay değil anlatmaları. Ya çok sarhoş olduk anlattılar, ya laf lafı açtı, artık içlerinde tutamadılar.
Öyle bir dehşet ki yaşadıkları, anlatırken nefes alamıyorlar. Senelerdir tanıdığım, sık sık gördüğüm, beraber gülüp, ağladığım, yediğim, içtiğim, gezip, eğlendiğim, bi’şeyler paylaştığım kadınlar. Tecavüze uğramışlar! Sokakta ellenmekten, minibüste, otobüste sıkıştırılmaktan bahsetmiyorum. Bildiğin tecavüz. Üstlerine abanılmış, kolları bağlanmış, bacakları açılmış, içleri parçalanmış. Fiziken de ruhen de.
Kimi tanımadığı birilerinin tecavüzüne uğramış, kimi patronunun, arkadaşının, akrabasının, aile dostunun hatta öz abisinin. Bir arabada, bir ara sokakta, kendi evinde, kapatıldığı bir başka evde, gece, gündüz... Küçücük kızmış, ergenliğe yeni girmiş, koca kadınmış… Tecavüze uğramış!
İçlerinden çok azı birilerine söylemiş, polise gitmiş. Gitmiyorlar. Gidemiyorlar. Kimi sevdiklerim üzülmesin, tatsızlık olmasın, sevdiğim kimsenin başı belaya girmesin diye sesini çıkartmamış, kimi kendisini suçlu ve kirli hissetiğinden. Düşünebiliyor musun? Bir insana yapılabilecek en korkunç şeyin kurbanısın ve kendini suçlu hissediyorsun. Böyle hissetmek için ne kadar incinmiş, ne kadar korkmuş olman gerekir? Ki düşün, İstanbul’dayız. Bahsettiğim kadınların hepsi şehirli, okumuş, kariyer sahibi, bilinçli kadınlar. Onları bile böyle sindirebiliyorsa, küçük bir kasabadaki, bir köydeki kadını düşün. Kurban olduğu halde suçlu sayılan, orospu damgası yiyen kadını. Birine bi’şey söylese, erkeğin elinin kiri, kuyruk sallamasa olmazdı diye kendi cinsi tarafından ihanete uğrayıp erkeğin suçu örtbas edilirken, çektiği eziyetin üstüne yenileri eklenen kadını düşün. Hayatı cehenneme dönen, asla güvende hissedemeyen, sürekli kabuslarla boğuşan, kendi içine hapsolup aynı şeyleri tekrar tekrar yaşayan kadınlar hepsi. İster ailesine ya da polise sığınmış olsun, ister kimseye bi’şey söylememiş. Bu kadınlar bu yaraları ömür boyu taşıyorlar. Hepsi etinde canlı, içinde ölü kadınlar. Baş edebilmek için kendince yöntemler bulan kadınlar. Kimi kendisine dokunulmasına tahammül edemiyor, yalnız kalamıyor, kalabalığa giremiyor, kimi tamamen hissiz, önüne gelenle yatıyor.
Bu konu her açıldığında, özellikle bir hikaye hep çınlar kulaklarımda; çocukluğundan itibaren abisinin tecavüzüne uğramış bir kadın, ta ki abisi ölene kadar. Aynen anlatıyorum: “Abim bana ilk tecavüz ettiğinde ilkokula gidiyordum. Kıpırdayamadım, ne yapacağımı bilemedim, canım çok yanıyordu, çok korkmuştum. Anneme söyledim, beni dövdü, abime tek kelime söylemedi. Bu böyle senelerce devam etti, artık anneme bi’şey söylemiyordum, annem de görmezden geliyordu. En son bir gün, abimin işi bittikten sonra evde yalnız kaldım. Yıkandım, çırılçıplak aynanın karşısına geçip saatlerce kendime baktım ve dedim ki; madem beden benim bedenim, başka birinin beni incitmesindense ben istediğim gibi kullanırım. O günden beri önüme gelenle yatıyorum. Madem bu iş olacak, benim rızamla olsun diye. Tamamen hissizim. Her seferinde abimi anıyorum, ondan intikam alıyorum. Abim öldükten sonra bile, soyunurken “abi bak, görüyor musun neler yapıyorum” diye abimle konuşuyorum. Çünkü biliyorum ki ölse de etrafımda, her şeyi görüyor. Görsün.”
Bana bunları anlatan kız, o sırada liseyi yeni bitirmiş, üniversiteye hazırlanıyordu. Abisi öleli 3-4 yıl olmuştu. Küçücük bir kızın o hale nasıl gelebildiğini, nasıl o kadar sağlıksız düşünebildiğini anlayabiliyor musun? Koyabiliyor musun kendini o kızın yerine. Küçücük ya. Zayıf, incecik bir kız bedeni; içinde kocaman, yaralı bir kadın. Hiç o kadar çaresiz hissetmemiştim kendimi. Ne bi’şey söyleyebildim, ne yapabileceğim bi’şey vardı. Tırnaklarım elime batmış dinlerken, farkında bile değildim. Daha ne hikayeler dinledim. Anlatırken bile dayanamıyorum, yaşayanı hiç düşünemem.
Çoğu şeyi anlarım, hayatta olmaz diye bi’şey olmadığını biliyorum. Her şey olur ve birazını anlamam, bir kısmını anlarım. Hırsızlığı anlarım mesela. Açsındır, çaresizsindir. Birini öldürmeyi bile anlarım. Kendini savunuyorsundur, sevdiğin birini korumaya çalşıyorsundur, hepsini siktir et, cinnet getirdin, delirdin, karşındakini şeytan sanıyorsundur, öldürürüsün. Cidden anlarım. Ama tecavüzü anlayamam. İşlenebilecek en ağır suçtur tecavüz. Sadece bir bedene zarar vermek değil, bir ruhu parçalamaktır. Bir insana ömür boyu taşıyacağı yaralar, kabuslar vermektir. En mahrem saldırıdır. Birini öldürsen, ölen zaten öldü, kalanların acısı bir süre sonra bir şekilde küllenir. Ama tecavüz demek ömür boyu dehşet demek. Anlayamam. Nasıl yaparsın ya? Nasıl yaparsın? Birinin çığlıklar attığını, çırpındığını göre göre nasıl yaparsın? Ki kurbanlar sadece kadınlar değil. Kadınlar ön planda ama erkekler, çocuklar, hayvanlar hemen her türlü canlı nasibini alıyor bundan.
Sonra benim güzel ülkemde kanunlar çıkar. Tecavüzcü kurbanıyla evlenebilir mesela. Böyle bir kanunu teklif ve kabul edebilmek için ne kadar manyak olmak gerekir? Bir insanın hayatı boyunca yaşayabileceği en korkunç şeyi yaşatan “insan”la kurbanı aynı çatı altına sokulabilir. Nasıl yaparsın? Katili de maktülle evlendir o zaman, suçu affolsun?!
Yine aynı güzel ülkemde diziler çekilir, dizideki kurbanın bebeği çıkar, maktülün içkisi yok satar, üstüne türlü şakalar, komiklikler yapılır.
Yeter mi? Yetmez.
Profesörün biri çıkar, der ki; sorunun odağı kadın. Neymiş? Dekolte giyerse suçun ortağı olurmuş. Hayır efendim. O kadın isterse çırılçıplak gezsin, kimse bi’şey yapamaz. Kendi istemediği sürece, hiçbir insanın bir diğeri üzerinde öyle bir hakkı olamaz. Bunu savunabilen insan en amiyane tabirle sapıktır. Değil birilerini yetiştirmek, insanlardan uzak tutulması gerekir. Bu işin prosedürünü bilemem, ama bu adam hakkında inceleme, soruşturma falan yeterli değil direkt olarak suç duyurusunda bulunmak elzemdir. Bu adam mevkisini kötüye kullanmakta, suça azmettirmektedir.
Sen hala hadım etmek etik mi değil mi diye tartış. Bu suçu işleyen; kadın, erkek her kimse, her türlü ceza revadır. Hadım et, ilaç bas, ömür boyu çeksin. Çünkü kurbanı; kadın, erkek, çocuk, hayvan; ömür boyu çekiyor. Ver hormonu, memesi mi çıkıyor, ne oluyorsa, her gün biri atlasa ben gelir kollarından tutarım. Sen mantıklı, insani tepki ver. Ben veremiyorum arkadaşım, kimse de kusura bakmasın.
Kendini koy onların yerine, belki anlarsın.

7 yorum:

5posta dedi ki...

Şu yazıyı vereyim. http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1039918&Yazar=YILDIRIM+T%DCRKER&Date=16.02.2011&CategoryID=97

hacikemal dedi ki...

hep güldürürdünüz, bu gerçekten çok acı

oyumben dedi ki...

Bir tecavüzcüyü hadım ederseniz ancak o kişiden kurtulursunuz fakat sağlam bir eğitim sistemi ve medeniyet getirebilirseniz dünya kurtulur. ( ne büyük laf oldu ya. ehi. Bu tür lakırdılar etmek istiyorum. Aniden oldu. )

kirampy dedi ki...

tecavuzun egitim vs ile ilgisi mutlak olarak yok bence. sanik/supheli sandalyesinde oturanlarin ise, cok farkli profilleri var. concensus olusmasi gereken tek nokta ise, bu kisilerin rehabilitasyon ile birlikte ciddi sekilde cezalandirilmalari gerektigi ve bu cezalarin magdur ve yakinlarinda adalet hissini olusturacak sekilde ve dogrultuda infaz edilmesidir.

Aksi takdirde, kim benim bizzat ihkak-i hak girisiminde bulunmami engelleyebilecek ki? 5 yil yatip cikmasi, iyi halden indirim almasi, dekoltesi 32 derece acikti o yuzden de rizasi vardi, gibi anlamsiz, absurd gerekcelerle uzun yillar sonra edinilebilen kararlar kimin yuregine su serpecek ki? vay efendim iceride onun icabina bakarlarmis. bana ne kardesim! onun icabina devlet bakmadiktan ve bu nedenle de ben bakamadiktan sonra?!

bu ulkede hayat kadinina tecavuz edilmesi halinde, ceza indirimi vardi. bilmem hatirlar misiniz? ayni eskiden zina hakkindaki duzenlemenin tek yanli olmasi gibi. bu mantiktaki insanlar kanun koydukca bir bok olmaz!

Mantikli tepki veremedigim icin uzgunum. Baska birini bulman gerekecek bunun icin.

kirampy dedi ki...

ohh gozumuz aydin bak Uzmez Amca da birakildi. haksiz (?!) mahkumiyetlere son!

[kufur.. kufur.. kufur..]

kutsalfahise dedi ki...

Taciz irili ufaklı her kadının başına geliyor ülkemizde. Öyle çok geliyor ki hem de, kimisini unutuyoruz zaman içinde... Geçenlerde bir yazı okurken aklıma geldi mesela benim kendi taciz hikayelerimden biri, meğer unutmuş gitmişim. Daha doğrusu, bastırmışım... Yıllar önce kuzenimin beni okşadığını, incecik sesimle "ne yapıyorsun" dediğimi hatırlıyorum. Kimseye söyleyememiştim, sanki utanması gereken benmişim gibi. 10 yaşında mıydım, daha küçük müydüm, bilmiyorum... İstanbul'un orta yerinde, eğitimli, sosyoekonomik durumu iyi bir ailenin çocuğunun yaptığı taciz hikayesidir aha da bu. Eminim cinsel hayatıma benim bile bilmediğim izleri olmuştur.
İnsanın ruhunda ve bedeninde travma yaratmak için illa tecavüz etmek şart değil. Kuzenimin ergenliğe geçiş sırasında yeni keşfettiği "kadın bedeni" olgusunu benim üzerimden tanıma çabası, en hafif tabiriyle düşüncesizlik olsa da, tahmin edilemeyecek yaralar açıyor insanda.

S. P. dedi ki...

Selamlar. Tesadüfen blogunu okudum. Aşağıdaki linkte ensest ve namus cinayetleri ile ilgili iki araştırma var. Anlattığın ''acı'' nın benzerleri.


http://www.unfpa.org.tr/turkeytr/rapyay/ensesrapor.pdf

http://www.unfpa.org.tr/turkeytr/rapyay/namuscinayet.doc