Çarşamba, Eylül 01, 2010

Günlerden bugün

Sabah yine her zamanki gibi hımfhımf diye uyandım, (Sabah dediğim, öğlen.) çünkü huysuz bir insanım. Bir süre domuz gibi durduktan sonra otomatik portakal hareketlere giriştim;
-Yataktan kalk. (Çok zor bu.)
-Kahve yap. (Refleks.)
-Bir lokma bi'şey ye, sigara yak. (Pavlov'un Gökçesi)
-Bir süre mal mal bak, nikotin-kafein kardeşler kanına karışsın, sisler dağılsın...
Sonra rutin dışında bi'şeyler oldu, çok değerli büyüğüm, biricik insan Haluk Mesci ilen konuştum. Bi'şey yazmıştım, onu beğendi, ben sevinip şımardım. (Bazıları gibi içten yanmalı bir kişi olmadığım için dışardan motive edilmem gerekiyor. Haluk Mesci benim için ful (sayıyla, full) motivasyondur.) Sonra o yazdığım bi'şeyi değerli büyüğümün bir arkadaşı (artık benim de arkadaşım, hihihi) okuyup beğenmiş, oradan buraya gelmiş burada biraz okumuş, çok sevmiş. Değerli büyüğüm bana iltifatları iletti. İşte o an benim delirdiğim an oldu sayın seyirciler. Zaten deli gibi seviniyorum biri yazdığım bi'şeyi beğenince. Düşün, Haluk Mesci yazdığın bi'şeyi beğenmiş, sonra bir de arkadaşı beğenmiş. Önce içimden zıplamaya başladım (evet, yapabiliyorum bunu.) sonra bir baktım ki evin içinde koşuyorum. O ara kahveyi dökmüşüm, küfür bile etmedim inanır mısın? Normalde haymnskigtko tarzı bir monoloğa girişmem beklenirken, adeta bir neşe pınarı dökülmüş de pek güzel olmuş edasıyla temizledim dökülen kahveyi. Aman bir sitayiş, bir küşayiş, bir nümayiş. Kimseyle becayiş etmem, edemem, öyle sevinçliyim.
Demem o ki şu sevinci yaşadım ya, ilk çocuğumu Haluk Mesci'ye hediye edeceğim, bir böbreğim de Derya Tanyel'indir.

Mühüm not: Beni Haluk Mesci ilen tanıştırarak bunların hepsinin vesilesi olan biriciğim Mito'ma teşekkürü borç bilirim. (Ya da boşver lan, o da manita yaptı sayemde.) (Ya da boşverme, Mito candır.) (Manitası da candır, ayrı.)



Yasal Uyarı: İçinizden şu aile saadetini kıskanan olur, nazar değdiren olur efendime söyleyeyim forsta bir distörbıns hissederim falan, kıçınızı keserim. Maşallah deyin.

Hiç yorum yok: