Perşembe, Haziran 17, 2010

Cogito ergo sum çünkü bok var.

Bugün çok düşündüm ve düşünmenin iyi bi'şey olmadığına karar verdim. Çünkü bi'şeyleri ne kadar düşünürsem o kadar içinden çıkamıyorum. Ya da A noktasından B noktasına varmak için düşünmeye başlayıp soluğu Ğ, J ya da U noktasına alıyorum ve konunun oralara nasıl gittiği konusunda hiç bir fikrim olmuyor.
Sık sık hoşlanmadığım sonuçlara varıyorum, bu da pek iyi bişey değil. Başka birilerine ya da şeylere sinirlenirken öfkem dendime dönüyor düşündükçe. Beynimin bana çalışması gerekirken bana ihanet etmesine sinirleniyorum bu sefer de. Beyin dediğin zaten gerizekalının teki, ne yaptığı belli değil.
Ayrıca merak diye bir bela var insanlığın başında. O yüzden düşündükçe cevaplardan çok sorularla karşılaşıyorsun. "Aaa ne güzel çiçek" diye düşünürken, nasıl bir düşünce zinciriyse o "Pi'nin virgülden sonraki basamakları nasıl oluyor da kendilerini tekrar etmiyor?" diye uykumdan oluyorum. İnsanın kafası karmakarışık dehlizlerle dolu. Kaybolmak işten değil.
Üstelik düşünmek fiziksel olarak da çok yorucu bir faaliyet. Misal bugün çok düşünüyorum, meşgul olursam düşünmeyi bırakırım diye bütün gardrobumu indirdim, tekrar toplayana kadar canım çıktı. Hiç de bir işe yaramadı. Ellerim tişört asarken kafamın içindeki ses bik bik bik konuşmaya devam etti. Beyin gerizekalı olduğu kadar geveze de bir uzvumuz. Ne zaman çenesini kapatması gerektiğini bilmiyor.
Velhasılıkelam, düşünmemeliyiz. Boşuna "düşün düşün, boktur işin" dememişler, varmış bir bildikleri. Benim düşünüp de vardığım sonuç bu. Düşünerek varılan sonuca ne kadar güvenilebilirse artık...



Ne zaman yazmışım?
05 Nisan 2010

Hiç yorum yok: