Pazartesi, Mart 23, 2009

Geber İçgüdü!

Bütün canlıların ilk içgüdüsü yaşamını sürdürmek, bu çok net. Ama devamında biz insanlar diğer türlerden ayrılıyoruz. Çünkü ikinci içgüdümüz kendimizi yok etmek. Her anlamda bunu başarmak için elimizden geleni ardımıza koymuyoruz. Yaşam için en temel ihtiyacımız olan hava ve suyu kirletiyoruz, doğal dengeyi sağlayan bitki ya da hayvan diğer canlı türlerini katlediyoruz, soylarını tüketiyoruz, yaşadığımız çevreyi mahvediyoruz. Kısaca yaşam alanımızı yok ediyoruz. Ama bir süredir aklıma takılan bu değil, o işlere zaten Greeapeace bakıyor. Sosyolojiye ekolojiye falan girecek değilim.
Farkettim ki hasar aldığımızda iyileşmeye bakmak yerine daha beterini yapıyoruz kendimize. Neden? Madem yaralanacağım en azından kendim yaralayayım kendimi, biri bana hasar verecekse kendim vereyim mi altında yatan düşünce? Yoksa acıyı bastırmak için daha büyük bir acı mı arıyoruz bu durumlarda? Çok basit örnekler verebilirim. Biri kalbimizi kırdığında kendimizi alkole veririz mesela, geberene kadar içeriz. Moralsizken kendimizi neşelendirmeye çalışmak yerine en iç parçalayıcı şarkıları dinleriz. Biri tepemizi attırır duvarları yumruklarız, elimizi kırarız. İşi daha ileri götürenler de var. Kendilerini kesenler, intiharı deneyenler, normalde yapmayacağı şeyleri yapanlar...
Neden yağmurdan kaçıp dolunun altına atıyoruz kendimizi? Bile bile...
Kendimizi yok edip küllerimizden doğmak mı amaç? Bir şekilde yapay bir amnezi yaratıp eski benliğimizden sıyrılıp yeni bir benlik oluşturmak mı? En dibe inip bir ayak darbesiyle kendimizi yukarı itip tekrar yukarı çıkmak mı? Yeniden varolmak mı? Kendimizi öldürmek mi yeniden yaratmak mı? Yoksa tamamen yok olmak mı?
Nedir bunu sebebi?
Bunu düşünüyorum bu ara.

Hiç yorum yok: