Perşembe, Aralık 01, 2011

Haluk Bilginer'le kavga ettim :(

Sabahtan beri, Haluk Bilginer, kafamın içinde “çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen” diye bağırıyor. Hem de ne bağırmak. Ben de onunla birlikte bağırıyorum. Ama içimden.
Neticede sakin bir insanım.
Güneşin Oğlu diye bir film var idi, bildin? Bu da bu şiiri orada okumuş idi. (Tabii ki nasıl yapıldığını bilmediğim için link veremeyeğim ama YouTube’da bulabilirsin.)
Neyse, ne diyordum? Hah, Haluk Bilginer’le “çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen” diye bağrışıyorduk.
Cümlenin ilk kısmı hislerime tercüman. Zaten doğuştan canı sıkılan bir insanım, her şeyden sıkılmak doğamda var. Bir de ufak bir trafik kazası geçirip eve tıkılınca, sıkıntı ayyuka çıkmakla kalmadı, bokunu çıkarttı. Sürekli bi’yerlere koşturan ben, günlerdir evdeyim, bir süre daha evde olacağım. İnsan değil, köşe yastığı gibiyim. Bacağımı uzatıp oturuyorum. Haliyle canım misliyle sıkılıyor. O yüzden, Haluk Bilginer’in kafamda koşturup bu şiiri okuması normal, durumla örtüşüyor. Burada sorun yok.
Aslında evde olmakla ilgili bir sorunum da yok, bıraksan günlerce çıkmayabilirim evden. Enteresan şekilde, kendi kendimeyken sıkılmıyorum. Lakin, evde olmak zorundayım ya, ondan deliriyorum. Zorunda olmak durumunu hiç sevmem. O yüzden, Haluk’la karşılıklı bağrışıyorum. Daha doğrusu -dum. Sonra durum sinirime dokunmaya başladı. Adam loopa aldı, çok canım sıkılıyor diye bağırıp duruyor. E haklı. Ben evde kapalı kalınca, Haluk da kafamda kapalı kaldı. Onun yerinde olsam ben de bağırırdım. Tanımadığım, etmediğim insanın kafasında işim ne? Çıkamıyorum da. Ne kadar sıkıntılı olabileceğini kendimden biliyorum. Ben de zaman zaman kendi kafamın içinde tıkılıp kalıyorum ve kafamın içi çok sıkıcı bi’yer. O yüzden adamı anlıyorum. Ama bağırmasından sinir geldi.
Tam başa sarmıştı, tekrar “çok canım sıkılıyor” diye başlıyordu ki, kendimi tutamadım;
-Ne bağırıp duruyorsun? Benim de canım çok sıkılıyor, ne yapalım? Ben bağırıyor muyum? (Ki, bunu söylerken sesimi biraz yükseltmiş olabilirim.)
Sakin sakin dedi ki;
-Kuş vuralım istersen?
Delirdim!
-Manyak mısın ya? Canımız sıkıldı diye niye kuş vuruyoruz, yazık değil mi?
Sustu kaldı bu bi’. Diyecek bi’şeyi yok tabii, ne desin? Haklıyım. İnsan canı sıkıldı diye kuş vurur mu? Kağıt oynayalım, scrabble oynayalım, iki el tavla atalım falan dese, benim de sesim çıkmayacak zaten. E hadi madem deyip oyuna oturacağım. Ama adam kuş vuralım diyor. Ben de çok seviyorum kuşları, kıllarına zarar gelsin istemem. Tabii ki kavga ettik. Artık konuşmuyoruz.
Ben oturdum bilgisayarın başına, bunları yazıyorum; Haluk bildiğin Marvin oldu, kafamın içinde ayağını sürüyerek dolanıp, çok canım sıkılıyor diye söyleniyor.
Sabaha gitmiş olur herhalde. Gitsin.

1 yorum:

cessi mitrani dedi ki...

:))) Marvin demiş yaa, süper incelikli espri, çok beğendim :) bu arada, yazdıklarından çıkardığım kadarıyla sende de Marvin'lik var biraz, he mi?